Mal üretiminden hizmet üretimine, iletişimden savunmaya, eğitimden sağlığa kadar yaşamımızın her noktasına teknoloji etki etmektedir. Bu değişimin lokomotifi olan mikroelektronik, iletişim, bilgi teknolojileri, yeni malzemeler ve biyoteknoloji gibi yüksek teknoloji alanlarında, ülkeler arasında amansız bir yarış hüküm sürmektedir. Bu yarışmada, teknolojiyi iyi yöneten ve bilgi teknolojilerini en etkin kullanan ülkeler ve firmalar ön plana çıkacaktır.
Bu nedenle, konu ile ilgilenen uzmanlar teknolojinin, gerek ulusal düzeyde, gerekse firmalar düzeyinde iyi yönetilmesi gerektiğini düşünmüş ve "Teknoloji Yönetimi" adında özel bir ihtisas alanı oluşturmuşlardır.
Teknoloji yönetiminde, araştırma–geliştirme çalışmaları önemli bir yer tutar. Endüstriyel bir sektörün gelişebilmesi için, faaliyet alanında ya teknoloji transfer edilmeli ya da teknoloji üretilmelidir. Teknoloji üretiminde kullanılan en önemli kaynaklardan biri de doğadır.
Tüm teknolojik ürünlerde doğal malzemelerin kullanılması, teknolojiyi doğaya bağımlı kılar. Bunun yanında doğa bazen teknolojiyi doğrudan belirler.
Doğa ve teknoloji arasında başka bir ilişki daha vardır: Doğayı dikkatle inceleyen bilim adamları ve mühendisler, Allah'ın doğayı sayısız harikalıklarla donattığını fark etmişlerdir. Gerçekten de bitkilerden hayvanlara, karalardan denizlere kadar her yer ve her canlı mucizevi özelliklerle donatılmıştır.
Canlıların bu özellikleri, insanlar için öğretici ve birçok teknolojik ürün için de ilham kaynağı olmuştur. Bugün insanlar, doğayı taklit ederek yeni ürünler tasarlayabilmekte ve üretebilmektedir. G. Hamel ve C.K. Prahald, "Geleceğe Yarış" (Competing for the Future) adlı kitaplarında, gelecekteki araştırma geliştirme çalışmalarında doğayı taklit ederek yapılacak malzemelerin özel bir yeri olacağını söyler.
Bilim adamları, bugün birçok buluş için en iyi yol göstericinin doğadaki tasarımlar olduğu sonucuna varmış ve ortaya çıkarmayı düşündükleri araçları doğadaki örneklerine bakarak geliştirmeye başlamışlardır. Çünkü insanlığın büyük bir bilgi birikimi, yıllar süren araştırmalar, uğraşılar ve teknolojik gelişmeler sonucu ürettiği bazı şeyler, doğada milyonlarca yıldır zaten bulunmaktadır. (Harun Yahya, Doğadaki Teknoloji)
Burada bir nokta çok önemlidir; bir şey düşünerek tasarlama yeteneğini insana Allah vermiştir. Bu nedenle kişinin gururlanması ya da büyüklenmesi, büyük bir yanılgı olacaktır. Bunun delili de doğanın kendisidir. Çevresine dikkatli bir gözle bakan her insan, kendi becerisiyle ulaştığını sandığı birçok şeyi, Allah’ın doğada en mükemmel şekliyle zaten yarattığını görecek ve kendisiyle övünmesinin ne denli büyük bir hata olacağını anlayacaktır. Allah Kuran'da kusursuz yaratmasının birçok delili olduğunu şöyle haber vermektedir:
"Şüphesiz, göklerin ve yerin yaratılmasında, gece ile gündüzün art arda gelişinde, Allah'ın yağdırdığı ve kendisiyle yeryüzünü ölümünden sonra dirilttiği suda, her canlıyı orada üretip-yaymasında, rüzgarları estirmesinde, gökle yer arasında boyun eğdirilmiş bulutları evirip çevirmesinde; düşünen bir topluluk için gerçekten ayetler vardır." (Bakara Suresi, 164)
Özgürlük, hemen hemen her
toplum ve ideolojiden kişinin hemfikir olduğu ve savunduğu bir kavramdır.
İnsanlık tarihindeki çatışmaların, savaşların çoğundaki amaç, özgürlüğü
kazanmak olmuştur.
Batı düşüncesinin özgürlüğe verdiği anlamı şöyle özetleyebiliriz:
Özgürlük, insana, diğer insanlar (toplum) ya da devlet -veya başka
herhangi bir kurum- tarafından hiçbir kısıtlama ve baskı yapılmamasıdır.Bugün
Batı toplumlarının içinde bulundukları toplumsal yapı, modern Batı
felsefesi tarafından tarifi yapılan "özgürlük" kavramının,
insanın kurtuluşunu sağlamadığını göstermektedir.
Okullarda, bilimsel kaynaklarda ve bir kısım medyada, teori ispatlanmış
bir gerçek gibi sunulmakta, pek çok insan da bu nedenle evrimi hiç
sorgulamadan kabul etmektedir. Oysa her geçen gün gelişen, paleoantropoloji,
antropoloji ve mikrobiyoloji gibi bilim dalları, sözünü ettiğimiz
yaygın inanışın aksine, evrim teorisini sürekli yalanlamaktadırlar.
Evrimi ispatlamak için 150 yıldır aralıksız sürdürülen çalışmalar,
teoriyi çürütmekten başka bir sonuca varamamışlardır.
Bu gerçeğe rağmen, evrim teorisinin bu denli yaygın bir biçimde
savunulması ve insanlara empoze edilmesinin tek nedeni ise, teorinin
ideolojik yönüdür.