Bundan 20 yıl önce "İslam Dünyası"ndan, Ortodoks dünyasından veya Hıristiyan medeniyetinden söz edilemezdi, çünkü bu medeniyetler Soğuk Savaş'ın yapay ideolojik kamplarına bölünmüşlerdi. Bugün ise bu medeniyetler belirleyici duruma gelmişlerdir. Ve bu durum bizlere tarihin önemli bir dönüm noktasında olduğumuzu açıkça gösterir. Din ahlakına karşı asırlardır yürütülen organize mücadele boşa çıkmıştır. Önümüzdeki yüzyıl İslam ahlak ve medeniyetinin yeryüzüne hakim olduğu yüzyıl olacaktır. Allah, vahyettiği İslam dini ile insanlara nurunu indirmiştir. İnkarcılar ise bu nuru ağızlarıyla, yani batıl sözleri, telkinleri, propagandaları ve felsefeleriyle söndürmek isterler. Ancak Allah sonunda nurunu tamamlayacak, yani din ahlakını dünyaya egemen kılacaktır. (En doğrusunu Allah bilir.)
Geçen sayımızda olduğu gibi bu sayımızda da İslam dünyasının huzur ve mutluluğu için İslam Birliği'nin tek çare olduğuna dikkat çekiliyor. "İslam Ülkelerinde Ekonomik Güçlenme Nasıl Sağlanır?" başlıklı makalede bu önemli konuya vurgular yapılıyor. Bu yazıların İslam dünyasının uyanışına, birlik ve beraberlik ruhunun gelişmesine vesile olmasını ümid ediyoruz.
Sultan Abdulhamid'in Siyonistlerle ve Masonlarla Mücadelesi, Ataların Dinine Bağlılık, Sapkın Uzakdoğu Dinleri, İhtişamlı Bir Medeniyetin Yeniden İnşası, Aşırı Savunma Giderlerinin Düşündürdükleri ve Osmanlı İmparatorluğu'nda Millet Sistemi bu sayıda yeralan konular arasında.
Ekim sayısında "20. Yüzyılın Kanlı Tarihi" ve "2. Dünya Savaşı ve Faşizm" belgeselleri hediye ediliyor. Dinsiz ideolojilerin dünyayı nasıl açlık, karanlık, yoksulluk ve ölüme sürüklediğine bir kez daha şahit olacaksınız.
Özgürlük, hemen hemen her
toplum ve ideolojiden kişinin hemfikir olduğu ve savunduğu bir kavramdır.
İnsanlık tarihindeki çatışmaların, savaşların çoğundaki amaç, özgürlüğü
kazanmak olmuştur.
Batı düşüncesinin özgürlüğe verdiği anlamı şöyle özetleyebiliriz:
Özgürlük, insana, diğer insanlar (toplum) ya da devlet -veya başka
herhangi bir kurum- tarafından hiçbir kısıtlama ve baskı yapılmamasıdır.Bugün
Batı toplumlarının içinde bulundukları toplumsal yapı, modern Batı
felsefesi tarafından tarifi yapılan "özgürlük" kavramının,
insanın kurtuluşunu sağlamadığını göstermektedir.
Okullarda, bilimsel kaynaklarda ve bir kısım medyada, teori ispatlanmış
bir gerçek gibi sunulmakta, pek çok insan da bu nedenle evrimi hiç
sorgulamadan kabul etmektedir. Oysa her geçen gün gelişen, paleoantropoloji,
antropoloji ve mikrobiyoloji gibi bilim dalları, sözünü ettiğimiz
yaygın inanışın aksine, evrim teorisini sürekli yalanlamaktadırlar.
Evrimi ispatlamak için 150 yıldır aralıksız sürdürülen çalışmalar,
teoriyi çürütmekten başka bir sonuca varamamışlardır.
Bu gerçeğe rağmen, evrim teorisinin bu denli yaygın bir biçimde
savunulması ve insanlara empoze edilmesinin tek nedeni ise, teorinin
ideolojik yönüdür.