OSMANLI YAHUDÝLERÝ
Cahiliye Toplumunda YÖNETÝCÝ KARAKTERÝ
Süper Güçlü Malzeme Elde Etme Yolunda Yeni Arayýþlar: Örümcek Ipeði Üreten Keçiler

Etrafýnýzdaki Herþey Gibi Aslýnda Siz de Moleküllerden Oluþuyorsunuz!
Dünyayý Kana Bulayan iki Siyasi Gücün Benzerlikleri SÝYONÝZM ve HAÇLILAR
Bilimin Rotasi Doðru Çizilmelidir
DOÐA ve TEKNOLOJÝ

Kuran'da Kadina Verilen Önem
Kibris'ta Dönüm Noktasi
Atomdaki Tasarýmýn Açtýðý Yeni Ufuk: Ýletken Plastikler
Kaçýnýlmaz Gerçekler Yaþlýlýk ve Ölüm

www.harunyahya.org

Araþtýrma'dan



Ömrünü Kuran Eðitimine Adamýþ Bir Ýslam Alimi: Süleyman Hilmi Tunahan

Son devir din alimlerinden olan Süleyman Hilmi Tunahan'ýn babasý zamanýn müderrislerinden Hafýz Osman Efendi'dir. Soyu Fatih Sultan Mehmet'in "Tuna Haný" olarak tayin ettiði ve kendi kýz kardeþi ile evlendirdiði Ýdris Bey'e dayanmaktadýr. Babasý Osman Efendi tahsîlini Ýstanbul'da tamamladýktan sonra Silistre'ye giderek meþhur Satýrlý Medresesi'nde yýllarca müderrislik yaptý. Süleyman Hilmi Tunahan, 1888 (H.1306) yýlýnda Silistre'nin Ferhatlar köyünde doðdu. 1959 (H.1379) senesinde Ýstanbul'da vefat etti. Bu büyük Ýslam aliminin kabri Karacaahmet Kabristaný'nda bulunmaktadýr.
Ýlim ehli ve fazilet sahibi bir aileden dünyaya gelen Süleyman Hilmi Tunahan Hazretleri, ilk tahsilini Silistre Rüþtiyesi'nde ve Silistre Satýrlý Medresesi'nde yaptý. Daha sonraki yýllarda tahsilini tamamlamak için Ýstanbul'a gelerek Sahn-ý Seman (Fâtih) Medresesi'ne kaydoldu. O devrin meþhur alimlerinden Bafralý Ahmed Hamdi Efendi'nin derslerine devâm etti. Uzun yýllar süren bir eðitimden sonra 1916 senesinde Ahmed Hamdi Efendi'den birincilikle icazet aldý. Daha sonra o zamanki tabiri ile dersiam olarak yetiþmek üzere Süleymaniye Camii medreselerinden Medresetü'l-Mütehassýsi'nin tefsir ve hadis kýsmýna devam etti.Son derece parlak bir zekaya sahip olan Süleyman Hilmi Tunahan, 1919 senesinde Medresetü'l-Mütehassýsinden birincilikle mezun oldu. Ayný yýllarda Medresetü'l-Kuzatý (Hukuk Fakültesini) da üstün bir derece ile bitirdi. Böylece bir taraftan dersiam diðer taraftan da kadýlýk rütbelerine ulaþtý. Mezuniyetinin ardýndan Ýstanbul'da dersiam olarak vazifeye baþlayan Süleyman Hilmi Tunahan bir süre vaizliðe devam etti. Uzun müddet Ýstanbul'un Sultanahmet, Süleymaniye, Yeni Cami, Þehzadebaþý ve Piyale Paþa gibi büyük camilerinde halka vaaz vererek insanlara Ýslamiyet'in emir ve yasaklarýný anlattý.Tasavvuf yolunda Selâhüddin Ýbni Mevlana Siracüddin Efendi'nin sohbetlerine devam ederek yetiþti. Süleyman Hilmi Tunahan'ýn tasavvufi yönüyle ilgili olarak, damadý ve talebesi Kemal Kaçar tarafýndan Necip Fazýl Kýsakürek'e verdiði notlardan bir bölümü þöyledir:"Süleyman Efendi'nin batýn ilmine yani tasavvuftaki manevi cephesine gelince, þüphesiz bu husus ehline malumdur. Zahiri akýl ve zeka ile idraki mümkün olamaz. Öyle ki, bir insan Müslüman olabilir, tahsilli ve akýllý olabilir. Hatta iç hayatý münkir olamaz da yine tasavvuf ve irþada ehil bir zat ile karþýlaþtýðý halde, o zat Ýlahi iradeyle kendisini ona bildirmezse, dünyalar biraraya gelse onun feyzlerinden haberdar olamazlar. Bizim ise kendisinin manevi cephesi üzerinde zerrece tereddüdümüz yoktur. Biz bu noktayý ilmelyakin biliyoruz. Kendisinin bu cephesini anlamayanlarýn, hiç olmazsa aksini iddia etmemelerini ve kendisinde bir mürþid hali görmediklerini söylemekten çekinmelerini, dünya ve ahiret yýkýmýna uðramamalarý bakýmýndan tavsiye ederiz."Zâhiri ve batini yönden yüksek derece sahibi olan Süleyman Hilmi Tunahan, itikatta Ehl-i sünnete, amelde Hanefî mezhebine, tasavvufta Nakþibendi yoluna baðlýydý. Ehl-i sünnet vel-cemaate son derece baðlýydý. Kendisinden feyz alan talebeleri ile sohbetlerine devâm eden kimselere en büyük tavsiyesi; "Ehl-i sünnet vel-cemâat" akîdesine ihlâs ve samîmiyetle baðlý olmalarýydý. Yetmiþ iki senelik ömrü boyunca Ýslâmiyet'in emir ve yasaklarýný öðrenerek, öðreterek ve insanlara anlatarak onlarýn dünyâ ve âhiret saâdetine kavuþmalarýna vesîle olan Süleymân Hilmi Tunahan, 16 Eylül 1959 senesinde Ýstanbul'da Kýsýklý'daki evinde vefât etti. Ardýndan da Karacaahmet Kabristaný'na defnedildi.
 
   










Özgürlük, hemen hemen her toplum ve ideolojiden kiþinin hemfikir olduðu ve savunduðu bir kavramdýr. Ýnsanlýk tarihindeki çatýþmalarýn, savaþlarýn çoðundaki amaç, özgürlüðü kazanmak olmuþtur.
Batý düþüncesinin özgürlüðe verdiði anlamý þöyle özetleyebiliriz: Özgürlük, insana, diðer insanlar (toplum) ya da devlet -veya baþka herhangi bir kurum- tarafýndan hiçbir kýsýtlama ve baský yapýlmamasýdýr.Bugün Batý toplumlarýnýn içinde bulunduklarý toplumsal yapý, modern Batý felsefesi tarafýndan tarifi yapýlan "özgürlük" kavramýnýn, insanýn kurtuluþunu saðlamadýðýný göstermektedir.



Okullarda, bilimsel kaynaklarda ve bir kýsým medyada, teori ispatlanmýþ bir gerçek gibi sunulmakta, pek çok insan da bu nedenle evrimi hiç sorgulamadan kabul etmektedir. Oysa her geçen gün geliþen, paleoantropoloji, antropoloji ve mikrobiyoloji gibi bilim dallarý, sözünü ettiðimiz yaygýn inanýþýn aksine, evrim teorisini sürekli yalanlamaktadýrlar. Evrimi ispatlamak için 150 yýldýr aralýksýz sürdürülen çalýþmalar, teoriyi çürütmekten baþka bir sonuca varamamýþlardýr.
Bu gerçeðe raðmen, evrim teorisinin bu denli yaygýn bir biçimde savunulmasý ve insanlara empoze edilmesinin tek nedeni ise, teorinin ideolojik yönüdür.